“Kazandığımızı kaybetmeyelim”

  • Bundeskanzler ⏐ Startseite 
  • Olaf Scholz

  • Aktuelles

  • Kanzleramt

  • Mediathek 

  • Service

Şansölyenin hükümet açıklaması “Kazandığımızı kaybetmeyelim”

Federal Şansölye Merkel Federal Meclis önündeki konuşmasında Koronavirüs’ün yayılmasını yavaşlatmakta birlikte başarı kazanıldığını vurguladı. Aynı zamanda Korona tedbirlerinin fazlasıyla hızlı gevşetilmesine karşı uyarıda bulunan Merkel, “İnce bir buz tabakasının üzerinde ilerliyoruz” dedi ve sözlerine pandemi ve sonuçlarına karşı mücadelede Avrupa genelinde dayanışmanın bir o kadar daha gerekli olduğunu ekledi.

Federal Şansölye’nin Basın Açıklaması

Federal Şansölye’nin Basın Açıklaması

Foto: Bundesregierung/Steins

Dr. Angela Merkel, Federal Şansölye: 
Sayın Başkan! Sevgili Meslektaşlarım! Hanımefendiler Beyefendiler! Tamamen olağanüstü, ciddi zamanlardan geçiyoruz. Ve biz hepimiz, hükümet ve parlamento, ülkemizin tamamı ikinci dünya savaşından bu yana, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarından bu yana hiç olmayan bir şekilde bir sınamadan geçiyor. Sözkonusu olan insanların hayatı ve sağlığından azı değildir. Ve toplumumuz ve Avrupa’da birlik beraberlik ve dayanışmamızdır.  

Önünüzde geçtiğimiz haftalarda federal eyaletlerle birlikte kendimize örnek alacağımız tarihi hiçbir emsali olmayan tedbirleri almış olan bir federal hükümetin Şansölyesi olarak duruyorum. Sizden, Parlamentomuza yasa tasarıları sunduk ve Korona pandemisi öncesinde tahayyül bile edemeyeceğimiz tutarda mali kaynakların onaylanmasını rica ettik. Almanya Federal Meclisi’nin ve ayrıca Eyaletler Meclisi’nin de zor şartlar altında da olsa bu yasal tedbirleri son derece hızlı görüşerek kararlaştırmış olmasından ötürü içtenlikle teşekkür ederim. 
Haftalardır pandeminin içerisinde yaşıyoruz. Her birimiz hayatını yeni koşullara uyarlamak zorunda kaldı, hem özel hem de mesleki olarak. Her birimiz neyin özellikle eksikliğini duyduğumuzu, hangi konuda özellikle zorlandığımızı anlatabilir. Ve bu Korona şartları altındaki hayatın hepimize çok ama çok uzun geldiğini anlıyorum. 
Kimse bunu duymaktan hoşlanmayacaktır ama, gerçek budur: Pandeminin son aşamasını yaşamıyoruz; başındayız halen. Bu virüsle daha çok uzun bir zaman yaşamak zorundayız. Virüsün herhangi bir zaman sağlık sistemimizi altüst etmesine dolayısıyla sayısız insanın hayatına malolmasına nasıl engel olacağımız sorusu daha uzunca bir süre Almanya ve Avrupa’da siyasetin ana sorusu olacaktır. 
Kısıtlamaların hepimize bireysel ama toplumsal olarak da ne kadar büyük bir yük olduğunun bilincindeyim. Bu pandemi demokrasi açısından büyük bir zorlamadır; çünkü varlığımızın en temel hak ve gereksinimlerini kısıtlıyor – yetişkinlerin olduğu kadar çocukların da olmak üzere. Böyle bir durum ancak kısıtlama nedenleri şeffaf ve kavranılabilir olursa, eleştiri ve itiraz sadece mümkün değil, hatta – karşılıklı olarak - talep edilir ve dinlenirse kabul görür ve buna dayanılır. Özgür bir basın bu bağlamda yardımcıdır.  Federal düzenimiz bu bağlamda yardımcıdır. Ama son haftalarda burada Parlamentoda ve ülkemiz genelinde her yerde gördüğümüz karşılıklı güven duygusu da bu bağlamda yardımcıdır. Vatandaşların birbirlerine ne kadar doğal bir şekilde destek oldukları ve vatandaş olarak diğer insanlar için kendilerini kısıtlamış olmaları hayranlık duyulmasına değerdir. Size teyit etmeme izin veriniz: Federal Şansölye olarak görev sürem boyunca neredeyse hiçbir karar beni kişisel özgürlük haklarının kısıtlanması kararı kadar zorlamamıştır. Çocukların şu anda rastgele ve keyifle arkadaşları ile buluşamamaları ve bunu çok özlemeleri beni de üzüyor. İnsanların şu sıralar prensip olarak kendi evlerinin dışından sadece tek bir diğer insanla yürüyüşe çıkabilmeleri ve hep bu denli önemli olan asgari mesafeye dikkat etmek zorunda olmaları beni de üzüyor. 
 Bakım kurumları, yaşlılar ve engelli insanlara yönelik kurumlarda yaşayan insanların tahammül etmek zorunda kaldıkları durum beni özellikle üzüyor. Yalnızlığın zaten sorun yaratabileceği yerlerde pandemi zamanlarında ve hiçbir ziyaretçi olmadan yaşanan bir o kadar daha büyük bir yalnızlıktır. Ellerinden gelen en iyisini yapan bakıcılardan başka kimsenin orada olamadığı, gücünüzün tükendiği ve bir hayatın sona erdiği zaman gaddardır. Bu insanları ve yaşamak zorunda oldukları bu bir müddetlik izolasyonu hiç unutmayalım. Bu 80, 90 yaşındakiler ülkemizi kurdular. İçinde yaşadığımız refahın temelini onlar attılar. 
Onlar, aynı biz çocukları ve torunları gibi Almanya’dır. Ve biz virüse karşı mücadelemizi onlar için de veriyoruz. Bu nedenden ötürü yine de bu kadar sert olan bu kısıtlamaların bu dramatik krizin bir topluluk olarak üstesinden gelmemiz ve Anayasamızın eylemlerimizin merkezine koyduğu değeri korumak için gerekli olduğundan eminim: Tek tek her bir insanın hayatı ve onuru. 
Kendimize karşı sert davranarak, son haftaların disiplini ve sabrı ile virüsün yayılmasını yavaşlattık. Bu, kulağa çok az gibi geliyor ama inanılmaz değerli bir şeydir. Zaman kazandık ve bu kazandığımız değerli zamanı sağlık sistemimizi daha da güçlendirmek için kullandık.  
Tıbbi alandaki tüm çabalarımızın merkezi yoğun bakım üniteleridir. Korona’ya en ağır şekilde maruz kalanların kaderi orada tayin olur. Bir kaç hafta boyunca virüsün altında adeta ezilen  bazı ülkelerin hastanelerinin feci durum raporlarını hepimiz biliyoruz. Bunu yaşamak zorunda kalmamak; federal hükümetin basit ama bir o kadar iddialı hedefi de budur. Yılmadan usanmadan bu hedef doğrultusunda çalışan ve görünür başarılar elde eden Sağlık Bakanımız Jens Spahn’a, ve de Eyalet Sağlık Bakanlarımıza teşekkür ediyorum.
Solunum cihazlı yatak sayımızı belirgin oranda artırdık. COVID-19-Hastanelerin Yükünü Hafifletme Yasası ile hastanelerin ek yoğun bakım kapasitelerini kurabilmelerini güvence altına aldık. Dolayısıyla bugün şu tesbiti yapabiliyoruz: Sağlık sistemimiz şimdiye kadar bu sınamada güçlü duruyor. Her Korona hastası en ağır vakalarda bile mümkün olan en iyi ve insan onuruna layık tedaviyi görüyor.  Bunu, devletin aldığı tüm tedbirlerden ziyade hekimlerin, bakım görevlileri ve acil tıp teknikerlerinin çalışkanlıkları ve emekleri ile çoğu kez kolaylıkla „sağlık sistemimiz“ diye andığımız yapıyı oluşturan birçok insanın özverili çalışmalarına borçluyuz. 
Bu alkışlarla onlara teşekkür ediyoruz ve bu teşekküre bir çok yerde yardım eden federal ordu askerlerini de dahil etmek istiyorum.  
Kamu sağlık hizmetleri kamuoyunda belki daha az dikkat çeken, fakat pandemiye karşı mücadelede aynı derecede kilit rolü olan bir alandır. 400 kadar yerel Sağlık Daireleri’dir bunlar. Eğer önümüzdeki aylarda enfeksiyon seyrini kontrol etmeyi ve sınırlamayı başarmak istiyorsak, o zaman bu Daireler’in güçlü bir konumda olmalarına ihtiyacımız var. Ve ayrıca: Pandemiden önce bulundukları durumdan daha güçlü bir konumda olmalarına da. 
Bu nedenden ötürü federal ve eyaletler düzeyinde henüz yeni varılan bir kararla, bu Daireler’e örneğin bu son derece önemli – ve özellikle vurgulamak isterim; bu kilit görevi, yani hastalığın bulaştığı bir şahsın temasta bulunduklarını takip etme görevini gerçekten de etkin bir şekilde yerine getirebilmeleri için daha çok personel atanması konusunda anlaşma sağlandı. Robert-Koch-Enstitüsü bunun ötesinde üniversite öğrencilerinden oluşan Containment Scouts adını taşıyacak ve özel gereksinim olan neresi varsa orada görev alabilecek 105 mobil ekip kuracak. 
Federal hükümet en başından itibaren kişisel koruyucu ekipman konusuna da eğildi. Bu malzemenin, özellikle tıbbi koruyucu maskelerin tedariki, hızlı bir şekilde ana görevlerimizden biri oldu ve bu sadece bizim için değil, bütün dünya için böyle oldu. Çünkü sağlıklı doktorlar, bakım görevlileri olmadan mevcut yoğun bakım yatakları ve solunum cihazlarının da bir faydası yoktur. 
Dünya pazarlarında bu tür malzeme açısından kritik bir durum var. Ticaret ahlakı pandeminin ilk haftalarında sertti desek yeridir. Bu nedenden ötürü federal hükümet, Enfeksiyona Karşı Koruma Yasası uyarınca her ne kadar bizim yetki alanımıza girmese de kişisel koruma ekipmanı tedarikini merkezi olarak koordine ederek bunları eyaletlere iletme kararını verdi. Bu bağlamda bize tecrübeleri ile yardım eden şirketlere de teşekkür ediyorum. 

Pandemi bize öğretiyor: Koruyucu ekipmanın sadece uzak ülkelerden edinilmesi iyi değildir. Birkaç kuruşluk maskeler pandemi durumunda stratejik bir faktöre dönüşebiliyorlar. Almanya Federal Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği bu nedenden ötürü tekrar bu alanda üçüncü ülkelerden daha bağımsız hale gelmek için çalışıyorlar. Bu nedenden ötürü Almanya ve Avrupa’da koruyucu donanım malzemeleri üretim kapasitelerini son derece büyük bir hızla geliştiriyoruz.   
Kendimize, virüsün bu ilk yayılma aşamasında nelerin bize avantaj sağladını sorarsak bu, yüksek sayıda yoğun bakım yatağımızın olmasının yanısıra – test kapasitesinin yüksekliği ve sıkı bir laboratuvar ağımızın olmasıdır. Uzmanların bize söylediği şudur: Test yapın, test yapın, test yapın. – Bu şekilde Almanya’da salgının durumunu daha iyi gözlemlemiş olur, karanlıkta kalan enfeksiyon sayısı hakkında daha büyük bir netlik kazanır, hastane ve bakım yurtlarındaki bulaşma tehlikesini düşürmek için bakım görevlilerini daha sık test edebiliriz. Bundan ötürü kapsamlı testler için gereken kapasiteyi tutarlı bir şekilde geliştirdik ve geliştirmeye devam edeceğiz.  
Bütün bunlara rağmen: Korona pandemisini sona erdirebilmemiz – en azından virüse ilişkin şu anda bildiklerimizden yola çıkarak - sonuç itibariyle herhalde ancak bir aşı maddesinin bulunması sayesinde olacaktır. Dünya genelinde bir çok ülkede araştırmacılar bu doğrultuda arayışlarını sürdürüyorlar.  Federal hükümet araştırma merkezi olarak Almanya’nın da bunda rol oynayabilmesi için maddi teşvik sağlıyor. Fakat aynı şekilde aşı maddesi girişimi CEPI gibi uluslararası girişimlerin de maddi açıdan arkasındayız.  
Covid-19 ile ilgili ilaç geliştirme ve yeni bir ulusal araştırma ağı için de federal hükümet kısa vadede önemli derecede kaynak ayırdı. Bu, tüm Alman üniversite kliniklerindeki araştırmacı ve doktorların bu görev üzerinde el ele çalışmalarına yardım ediyor. Elbette daha birçok araştırmaya ihtiyacımız var, gelecekte antikor araştırmalarına da ihtiyacımız olacak. Dolayısıyla bunun için donanımımız iyi.   
Ama bilim hiçbir zaman ulusal değildir. Bilim insanlığa hizmet eder. Bu nedenden ötürü ilaçlar, ya da bir aşı maddesi bulunduğu, denendiği, ruhsat verildiği ve kullanıma girdiği zaman bunların dünya genelinde edinilebilmesi ve de dünya genelinde herkesin ödeyebileceği bir fiyatı olması kendiliğinden anlaşılır bir konudur.  
Neredeyse her ülkede yayılan bir virüs ancak tüm ülkelerin birlikte etkin olması sayesinde geri püskürtülebilir ve kontrol altına alınabilir. Federal hükümet için virüse karşı uluslararası işbirliği olağanüstü önemlidir. Avrupa Birliği içerisinde uyumlu hareket ettiğimiz gibi bunu aynı şekilde G 7 ve G 20 kapsamında da yapıyoruz. 
Dünyanın en yoksul 77 devletinin tüm faiz ve taksit ödemelerini bu sene erteleme kararı ile bu ezici yükle karşı karşıya kalan devletlerin üzerindeki baskıyı bir nebze hafifletebildik. Ama elbette sadece bu kadar bir destekle yetinemeyiz. Federal hükümet için Afrika devletleri ile işbirliği her zaman bir ağırlık noktası olmuştur ve bunu Korona krizinde daha da güçlendirmemiz gerekir.  
Sadece Afrika’da değil, ama özellikle orada Dünya Sağlık Örgütü WHO’nun çalışması bir o kadar önemlidir. Federal hükümet adına altını çizerim: WHO vazgeçilmez bir ortaktır ve sahip olduğu yetkiyi destekliyoruz. 
 
Hanımefendiler Beyefendiler, burada Almanya’da Robert-Koch-Enstitüsü’nün en son rakamlarına baktığımızda göstergelerin bize söylediği, doğru yönde gelişme gösterdikleridir; örneğin bulaşma hızı yavaşlıyor, şu anda günlük iyileşen sayısı yeni vaka sayısından yüksek. Bu bir başarılı ara bilançodur. Ama özellikle de rakamlar umut verdiği için şunu söyleme yükümlülüğünü duyuyorum: Bu ara sonuç kırılgandır. Çok ince bir buz tabakası üzerinde ilerliyoruz. Hatta, en ince buz tabakası üzerinde diyebiliriz. 
Durum aldatıcı olabilir ve dağı aşmamıza daha çok var. Çünkü virüse karşı mücadelemizde hep şunu aklımızda tutmak zorundayız: Bugünün rakamları on-oniki gün kadar evvelinin bulaşma seyrini yansıtıyor. Bugünün yeni vaka sayısı demek ki bize bir ya da iki hafta sonra, yeni temas sayısında belirgin bir artışa izin vermemizin akabinde durumun nasıl olacağını söylemiyor.  
Sevgili Meslektaşlarım, şu anda biraz kaygı duyduğum bir konuyu bu vesile ile biraz daha ayrıntılı olarak açıklamak istiyorum. Siyasi kararlar elbette her zaman bilginiz ve vicdanınız doğrultusunda sürekli bir tartma sürecinin parçasıdır. Bu, Korona pandemisi ile mücadelede verilen ve ülkemizdeki insanların iyiliği açısından son derece kapsamlı olan kararlar için de geçerlidir. 
 
Gerek federal, gerek eyalet düzeyinde kimsenin hafife almadığını bildiğim bu son derece önemli tartma eylemi açısından, Koronavirüs ile mücadelede şundan eminim: Bu pandeminin özellikle başında cesaret veren enfeksiyon rakamları ışığında fazla hızlı davranıp, yanlış bir güven duygusuna kapılmadan, eğer mümkün olan en büyük sebat ve disiplini gösterirsek, ekonomik, sosyal ve toplumsal hayatın tekrar canlanmasını hızlı bir şekilde, hem de kalıcı olarak başlatabilecek duruma geliriz.  

Yani, başta disiplinli olursak sağlık ve ekonomiyi, sağlık ve sosyal hayatı yine dengeli bir şekilde yaşayabilmeyi çok daha hızlı başarabiliriz. O zaman da yine virüs halen burada olacaktır; ama odaklanarak ve sebatla – özellikle de başlangıçta – bir shutdown’dan diğerine geçmekten, ya da bir kesim insanı aylarca diğerlerinden izole etmek zorunda kalmaktan ve hastanelerimizde maalesef başka ülkelerde gördüğümüz feci durumlarla karşı karşıya kalmaktan kaçınabiliriz. Pandeminin başında kısıtlamalara ne kadar sabırlı ve tutarlı bir şekilde dayanır ve bu şekilde enfeksiyon seyrini aşağı çekersek sadece insanların sağlığına değil, ekonomik ve sosyal hayata da bir o kadar hizmet etmiş oluruz; çünkü o zaman her bir enfeksiyon zincirini tutarlı bir şekilde araştırma, dolayısıyla da virüse hakim olma durumuna erişmiş oluruz. Davranışlarımı yönlendiren inancım budur. 
Bu nedenden ötürü size çok açık bir şekilde söylüyorum: Federal hükümet ve eyaletler tarafından geçen hafta Çarşamba günü alınan kararlara sonuna kadar inanıyor ve bunların arkasında duruyorum. Fakat bunların o günden bugüne olan hayata geçiriliş biçiminden kaygı duyuyorum. Uygulama bana kısmen çok cüretkar hatta fazla cüretkar geliyor. Bunu söylemem, anayasamıza göre tanınmış olan federal devlet düzenimizde federal eyaletlerin birçok konudaki ve elbette Enfeksiyona Karşı Koruma Yasası’nda da olan egemenlik haklarına sonuna kadar saygı duymam açısından zerre kadar bir şey değiştirmez.  Federal düzenimiz güçlüdür. Burada herhangi bir yanlış anlamaya mahal vermemek için bunu tekrar vurgulamak istedim.  
Yine de, bundan emin olunmadığı sürece umut prensibine güvenmeme doğrultusunda, uyarmayı görevim biliyorum.  Eyalet Başbakanları ile olan görüşmelerimde de ve bu Yüce Meclisimiz önünde de bu doğrultuda uyarıyorum: Kazandığımızı kaybetmeyelim ve olayların tekrarlaması riskini almayalım!
Aceleci bir umudun, sonunda bizi cezalandırması çok yazık olur. Hepimiz pandeminin bir sonraki aşamasına giden yolda akıllı ve dikkatli davranmaya devam edelim. Bu, gücümüzün ve nefesimizin yarı yolda kesilmemesi gereken bir uzun mesafe koşusudur.  
Korona’dan önce bildiğimiz hayatımıza şimdilik geri dönemeyeceğimiz bellidir. Gündelik hayat bir süre farklı olacaktır; şu sıralar görüşülen dijital takip modelleri uygulamaya geçirilebildiğinde de. Kesin mesafe kuralları, hijyen şartları, temas kısıtlamaları bizimle olmaya devam edecektir. Örneğin okullar ve çocuk yuvalarının açılması. Eyaletler okulların adım adım açılmalarını şimdi pratikte de uygulamaya veya hazırlamaya başladılar. Bu konuda çok yaratıcı bir kararlılığa ihtiyaç olacak. Şimdiden bu doğrultuda çalışan herkese teşekkür ediyorum. Sayılarının çok çok yüksek olduğunu biliyorum.

Konuşmamın başında Almanya Federal Cumhuriyeti’nin ilk günlerinden bugüne en büyük sınamasından sözettim. Aynısı maalesef ekonomi için de geçerlidir. Yıl sonunda kayıpların ne kadar büyük olacağını ve ne kadar süreceğini, canlanmanın ne zaman başlayacağını bugün henüz ciddiye alınacak bir şekilde söyleyemiyoruz; çünkü bu da elbette virüsle mücadelemizdeki başarımıza bağlıdır.  
Pandemi bizi, sağlam bütçelerimizin ve güçlü birikimlerimizin olduğu bir zamanda yakaladı. Sağlam politikaların yapıldığı uzun yılların faydasını görüyoruz. Şimdi yapmamız gereken ekonomimizi desteklemek ve çalışanlar için koruyucu bir ağ açmamızdır. Değişik yardım programlarına yönelik milyonlarca başvuru oldu. Milyonlarca insan ve işletme para aldılar bile. Tüm bu yasal tedbirleri hızlı ve büyük bir çoğunlukla kararlaştırabildik. Parlamenter demokrasimiz güçlü, başarılı ve kriz dönemlerinde son derece hızlıdır.  
Dün de koalisyon komisyonunda tekrar başka tedbirler daha aldık; bu konuda bilginiz var. Fakat, ulusal düzeyde ne kadar gayret göstersek de başarımız ancak Avrupa’da da birlikte başarılıysak gerçek olacaktır. Burada Meclis’te şu sözlerime bir çok kez tanık oldunuz: Almanya‘nın uzun vadede iyi olması için Avrupa’nın da iyi olması gerekir. – Bu cümleyi bugün de yine son derece, hem de çok ciddiye alıyorum.

Bu pratikte kendini nasıl gösteriyor? Örneğin İtalya, Fransa ya da Hollanda’dan 200’den fazla hastayı Alman yoğun bakım ünitelerinde tedavi ettik. Örneğin İtalya ya da İspanya’ya tıbbi malzeme gönderdik ve vatandaşlarımızın yanısıra binlerce başka Avrupalıyı dünyanın dörtbir köşesinden evlerine geri getirdik – bunun için ayrıca Dışişleri Bakanlığı çalışanlarının hepsine içtenlikle teşekkür ediyorum. Ne kadar çok Almanın kendi ülke sınırlarının dışında bulunduğuna inanamazsınız bile. Ama birçok diğer Avrupalıya da yardım edebildik. Bunun için teşekkürler. 

Avrupa ekonomisinin yoğun çöküşüne engel olmak için de birlikte harekete geçtik. Bunun için Maliye Bakanımız Olaf Scholz ve Avro Grubu Maliye Bakanları iki hafta önce işletmelere ve çalışanlara yönelik ve hacmi hiç de az olmayan 500 milyar avro tutarında bir yardım paketi kararlaştırdılar. 
  Şimdi yapılması gereken, bu 500 milyar avronun gerçekten de hazır olmasıdır. Almanya Federal Meclisi’nin de bu doğrultuda henüz Kararlar çıkartması gerekecektir. Eğer „1 Haziran’da para gerçekten hazır“ diyebilirsek çok sevinirim. – Çünkü bu yardımlar küçük ve orta ölçekli işletmelere verilecek. Sözkonusu olan, ihtiyaten sağlanacak kredi limitleri ve de bazı üye ülkelerin gereken finans kaynaklarına, belki de sahip olmadıkları ama çalışanlarına çok yardımcı olabilecek kısa çalışma ödenekleridir.  

Şimdi Avrupalı ortaklarımızdan bazıları – fakat Almanya’da siyasi tartışma kapsamında da dile getiriliyor – bu ağır kriz karşısında ortak kefaletle ortak borçlanmaya gidilmesini talep ediyor. Bu konu bugün öğleden sonra Avrupa Birliği Konseyi’nin video konferansında da mutlaka yine gündeme gelecektir. Ortak borçlanma için gereken zamanın ve siyasi iradenin gerçekten de olduğunu varsaysak bile Avrupa Birliği’nin tüm ulusal parlamentoları ve Almanya Federal Meclisi’nin de AB antlaşmalarının, bütçe hakkının bir kısmının Avrupa düzeyine devredilmesi ve orada demokratik bir şekilde kontrol edilmesi şeklinde değiştirilmesine karar verme zorunluluğu olurdu. Bu, çok zaman alan ve zor, ama şu anki güncel durumda doğrudan yardımcı olabilecek bir süreç olmayacaktır. Çünkü şu anda gerekli olan, hızlı yardım edilmesi ve krizin sonuçlarını yumuşatabilecek araçların hızla elle tutulur olmasıdır.  
Bugünkü Avrupa Birliği Konseyi’nde Avrupa’da en sert kısıtlamalardan sonraki dönemde birlikte nasıl ilerlemek istediğimizi de görüşeceğiz. Avrupa’da hızlı hareket etmek istiyoruz. Çünkü krizin yol açtığı sonuçların tüm üye ülkelerde üstesinden gelebilmek için elbette araçlara ihtiyacımız var.  
Bu bağlamda ilkönce önemsediğim, Avrupa Komisyonu’nun şimdi ve önümüzdeki haftalarda sürekli olarak Avrupa’da ekonominin farklı alanlarının krizden nasıl etkilendiğini ve buna yönelik ne şekilde harekete geçilmesi gerektiğini incelemesidir. Bu, Avrupa ekonomisine doğrudan sağlanacak yardımla da ilgilidir. Bir Avrupa konjonktür programı, gereken canlanmayı önümüzdeki iki yıl destekleyebilir. Bundan ötürü bunun için de çalışacağız.  
Bugünkü istişarelerimizde henüz ayrıntıları şimdiden belirlemek, ya da kapsamını karara bağlamak gibi bir amacımız olmayacaktır. Fakat bilinen bir şey varsa, o da şudur: Avrupa bütçesine sınırlı bir zaman süresince bambaşka; yani belirgin bir şekilde daha yüksek miktarda katkıda bulunmaya, dayanışma ruhu adına hazır olmalıyız. Çünkü Avrupa Birliği üye ülkelerinin tamamının ekonomik açıdan tekrar kendilerine gelebilmelerini istiyoruz. 
Böyle bir konjonktür programının yalnız en başından itibaren Avrupa bütçesi ile birlikte düşünülmesi gerekir. Çünkü ortak Avrupa bütçesi, Avrupa Birliği’nde ortak ödevlerin dayanışma temelinde finanse edilmesinin kendini onlarca yıldır  kanıtlamış aracıdır. 
     Bunun ötesinde, bugün Avrupa Birliği Konseyi’nin yakın bir zaman içerisinde temel soruları ele alması konusunda ısrarcı olacağım: Avrupa düzeyinde nerede daha yakın işbirliğinde bulunmamız gerekir? Avrupa Birliği’nin nerede ek yetkilere ihtiyacı vardır? Gelecekte hangi stratejik imkanların Avrupa’da olması ya da tutulması gereklidir? Bu, Birliği sadece para politikasında, dijital politikada ve iç pazarda derinleştirebilmek değildir; Avrupa dayanışması göç politikasında, hukuk devleti yapısında, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası ya da iklim koruma açısından da gereklidir. Sayın Başkan, sevgili meslektaşlarım, Almanya’da bizler için birleşik Avrupa’ya olan inancımız devlet anlayışımızın bir parçasıdır. Bu, pazar günleri yapılan hoş sohbetlere benzemez, gayet somuttur: Biz bir kader birliğiyiz. 
Avrupa şimdi bunu, hayal bile etmediğimiz bu pandeminin önümüze koyduğu zorlu görev başında kanıtlamak zorundadır. 
Bu pandemi hepimizi vuruyor, ama hepimizi eşit vurmuyor. Eğer dikkat etmezsek, toplumun bölünmesini isteyenlere bahane olacaktır. Avrupa Avrupa değildir, eğer kendisi de kendisini Avrupa olarak anlamazsa. 
Avrupa Avrupa değildir, eğer suçsuz yere dara düştüğünde birbirine destek olmazsa. 
Bu krizde Avrupa olarak kim olmak istediğimizi de gösterme görevimiz var. 
Ve böylece konuşmamın sonunda yine birlik beraberlik olma düşünceme geliyorum. Avrupa’da geçerli olan Almanya’da bizim için de en önemli olandır. Ne kadar çelişkili gibi görünse de: Davranış kurallarının bizi birbirimizden oldukça uzaklaşmak zorunda bıraktığı ve yakınlık değil mesafenin gerekli olduğu haftalarda birlik olduk ve beraberliğimiz sayesinde virüsün Almanya ve Avrupa’dan geçen yolunda, en azından yavaşlamasını birlikte başardık. Hiçbir hükümet bunu öylesine emredemez. Bunu sonuçta sadece ümit edebilir. Bu, sadece vatandaşların yürekten ve akıllarıyla, diğer insanlar için, ülkeleri için bir şey yaptıkları zaman mümkün olur - şöyle deseniz olur: Büyük bütün için.
Bundan sonsuz şükran duyuyorum. Ve önümüzdeki bu dönemden de böyle geçmeye devam etmemizi diliyorum. Bu dönem, uzunca bir süre çok zor olmayı sürdürecek. Ama birlikte – pandeminin bu ilk haftalarından sonra bundan eminim – bu devasa meydan okumanın üstesinden gelmeyi başaracağız: Toplum olarak birlikte, Avrupa’da birlikte. 
Çok teşekkür ederim.